1 Ağustos 2013 Perşembe

Aile şirketleri pazarlama ve marka odaklı yönetilebilir mi?



Aile şirketleri bütün ülke ekonomilerinin bel kemiğini oluşturur. Bütün ülkelerdeki şirketlerin büyük çoğunluğu aile şirketleridir. Tekstil ve ev tekstili kategorisinde de bu durum benzerlik gösteriyor.

Açık konuşmak gerekirse yapılan pek çok araştırma ve her gün yaşanan deneyimler ailenin genelde “babası” ya da    “en büyük erkek çocuğu” tarafından-ki elbette kız çocuklarının yönettiği şirketler de var-  yönetilen aile şirketlerinin performansının, profesyonel yöneticiler tarafından yönetilen benzer büyüklükteki şirketlerin performansının çok altında kaldığını ortaya koyuyor.

Bu durumun pek çok sebebi olabilir.  Ailevi sorunlar, çekişmeler, hatta aile, anne-baba, çocuk olma psikolojisi ve aile üyelerinden beklenen geleneksel kültürel “tabular” .. yani işin kendisinden çok aile olmakla ilgili konular bu sorunların oluşmasını ve kemikleşmesini mutlaka etkiler.

İşin psikolojik tarafı bir yana pek çoğumuzun belki de hemfikir olacağı nokta şudur ki aile şirketleri-profesyonellerce yönetilen şirketlerin aksine- kuralların belli olduğu, bilgiye, yeteneğe ve deneyime değer veren yerler olmaktan daha fazla  
·         “patronun” belirlediği  “keyfi kuralların” hâkim olduğu,
·         daha çok ailenin çıkarına hizmet eden,
·         ailenin yakınlarına ve bireylerine bir iş verme kaygısıyla yönetilen,
·         yönetim ve strateji konusunda da profesyonel ve bilimsel yöntemlere başvurmaktan öte “kendi bildiğini” önemseyen/yapan yerler olma eğilimindeler. Bir aile şirketinin en zayıf noktası, aile ve şirket kavramlarının birbirine karıştırılmasıdır ve  bu tarz şirketlerde yetenek ve performansın yerini “kan bağı” ve “aileye yakınlık” alır. 

Kimi zaman bu çocuklar aile şirketinde çalışmayı istemediğinde bile meta zori gerçekleşir. Yetenek ve deneyimlerine bakılmaksızın, çocuklar ya da ailenin yakınları  işe alınıp hızla yükseltilir . Daha sonrasında ise performansları değerlendirilmeden, ömür boyu iş olanağı verilir. Hatta bazen şirket içinde yalnızca onlara özgü konumlar yaratılır, kurallar değiştirilir, uygulamalar yapılır. Bu da tabi ki şirkette çalışan aile dışından gelen kişilerin sadece moralini değil, performansını da olumsuz etkiler. Zaten bir süre sonra da işlerin yapılmasına mani olur hale gelir.

Eğer siz de bir aile şirketine sahipseniz ya da bir aile şirketinde çalışıyorsanız, kendi şirketinizi bu açıdan nasıl değerlendirirsiniz? 
…………………………………………………………………………………………………………
(lütfen görüşünüzü kısaca buraya yazın)

Peki Sizin şirketinizde en temel 3 sorun nedir?


…………………………………………………………………………………………………………
(lütfen görüşünüzü kısaca buraya yazın)

Böyle bir ortam ve kültürel iklimde marka ve pazarlama yönetimi dinamiklerinden bahsetmek, işi ve iş modelini olması gerektiği gibi müşteri ve pazarlama odaklı kurmak mümkün olabilir mi sizce?  Aile şirketlerinde şirket kültürünü, aileyi oluşturan bireylerin duygu ve düşünceleri ile kültürlerinin bir yansıması oluşturduğu sürece ister istemez şirketin vizyon ve misyonunun iş sahibi ailenin kültürünün gölgesinde kaldığı görülür.

Aile üyeleri ve kurucular ne kadar muhterem hatta iyi niyetli kişiler de olsa bir şirket marka kültürü etrafında yapılanmadığı sürece rekabet üstünlüğü sağlayamaz. Bu şekilde sadece diğer çalışanların performansı düşmekle kalmaz asıl ailenin emekleri ve tüm kaynaklar da heba olur.Genelde durum buna benzer/yakın olsa da bu bir kader midir sizce? Bunu değiştirmek ve aile büyüklerinin bin bir emek ve umutla kurduğu, ülke ekonomisinin motoru olan bu şirketleri daha yüksek performansa çıkarmak mümkün olamaz mı? Başka bir deyişle aile şirketlerinin pazarlama ve marka odaklı yöneltilebilmeleri mümkün olabilir mi sizce?

Meşhur yönetim gurusu Peter Drucker bunun pekâlâ mümkün olduğuna inananlardan ve aile şirketlerinin yönetimi için beş önemli kuraldan bahsediyor:

1.       Çalışan aile üyeleri en az aile dışı çalışanlar kadar bilgili, yetenekli, pozisyona uygun ve çalışkan olmalı.
2.       Aile şirketleri kilit görevlere ehil ve sorumluluk sahibi profesyonelleri atamalı. Aileden olmak bir terfi ve makam sebebi olmamalı. Daha da ötesi aile üyeleri mutlaka şirkette çalışmaya zorlanmamalı.
3.       Yönetimde kaç aile üyesinin olduğuna bakılmadan tepe pozisyonlardan birine aile dışı bir profesyonel getirilmeli. Aile üyeleri “aile bağlarıyla” değil liyakatlarıyla yönetimde rol almalı.
4.       Yönetimin gelecek nesillere nasıl devredileceği, aile ve şirket dışında yetkin bir kişinin  önderliğinde çözülmeli ve aile bu konuda mutlaka profesyonel destek almalı
5.       Şirket aileye değil, aile şirkete hizmet etmeli.

Aşağıdaki linkte uluslararası danışmanlık şirketlerinde Deloitte’un aile şirketlerinin yönetimi ile ilgili hoş bir raporu var. İşinize yarayabilir, yararlı bulacağınızı umarım:
Aslına bakarsanız ile şirket olmak pek çok "kurumsallaşmış" şirkete göre daha özgür ve enerjik bir yapıyı da beraberinde getirir. Bu şirketler  eğer iyi yönetilirlerse, fikirlerini rahatça uygulama esnekliğine sahiptirler. Çözüm ve sonuç odaklı olmaları, hızlı kararlar almaları, hele kriz dönemlerinde, büyük ve hantal işletmelere kıyasla daha esnek ve dayanıklı olabilirler. 

Bunun için de önemli olan şirket yönetimini bu zamanın ruhuna uygun hale getirmek; tüm çalışanların daha adil ve tutarlı bir ortamda kendilerini geliştirmek ve yaptıkları işi anlamlı hale getirmek istediğini unutmamak ve girişimciliği yücelten, enerjik, yenilikçi ve değişimi kucaklayan bir yapıya kavuşmaktır. 

Marka ve pazarlama odaklı bir anlayışla şirketi yeniden ele almak sadece iş ve çalışanlar açısından değil ailenin yatırdığı kaynakların, emek ve umutların boşa çıkmaması ve gelecek nesillerin mutluluğu için de önemlidir. Ancak böyle bir yaklaşım ailenin çıkarlarını ve işin sürdürülebilirliğinin bir garantisi olur. 

Peki siz kendi çalıştığınız şirketi bu açılardan dan geliştirmek için neler yapılmasını önerirsiniz?
…………………………………………………………………………………………………………
(lütfen görüşünüzü kısaca buraya yazın)

Herkeye en iyi dilek ve sevgilerimle

İpek Özel 

23 Temmuz 2013 Salı

B2B marka ve pazarlama yönetimi üzerine birlikte düşünmek

 




Pazarlamadan ya da marka yönetim ve stratejisinden bahsettiğimizde genelde hep son kullanıcı olan bireysel tüketiciler ve müşteriler gözümüzün önüne gelir.  Hatta özellikle KOBİ’ler alanında bir çok şirket, eğer “hedef kitleleri” ya da “müşterileri” son kullanıcılar, yani “bireysel tüketiciler “değil de şirketlerse, neredeyse, marka ve pazarlama yatırımı yapmasalar da olur gibi bir yanılgıya düşer. Çoğu şirket satış planı ve üretim planı yapar ama sizce kaç tane şirket gerçek manada bir pazarlama ve marka planı yapıyor?

İşletmelere yönelik yani firmalar arası pazarlama ve marka yönetimi (B2B business-to-business) en az B2C (business-to-consumer-) yani tüketiciler, bireysel kullanıcılar için marka ve pazarlama yönetimi yapmak kadar önemlidir.  B2B alanında en fazla göz ardı edilen pazarlama fırsatı güçlü bir marka inşa etmek. Teknik farklılaşmanın her geçen gün düştüğü, ürünlerin tıpa tıp aynılaştığı keskin rekabet alanlarında , bu alanda güçlü bir markanın desteğine sahip olmak her zamankinden daha da önemli bir hale geldi.

Markadan bahsettiğimiz zaman bir ruh ve anlam yönetiminden bahsederiz. Markanın bir ruhu vardır ve  ürünlerimizin de önüne geçerek, müşterilerimizle bir bağ ve ilişki kurar. Hem şirket içinde hem de şirket dışında tüm değer ortakları/paydaşları ürünlerden çok daha derin ilişkileri markayla kurarlar.  Markanın kurduğu bağ ve iletişim ilk anda müşteriler tercihlerini yaparken rakip seçenekleri değerlendirirken başlar ve müşterilerin hayatlarında- evlerinde, ofislerinde, diğer kullanım alanlarında- ürün deneyimini yaşadıkları her an devam eder. Bu etki sadece şirketin müşterisi olan son kullanıcılar nezdinde değil, şirketin müşterileri olan diğer şirketler nezdinde de geçerlidir.  Hatta öyle ki, biz her ne kadar iş yaşamının duygulardan öte mantıkla yürüdüğünü sansak da, markanın vaat ettiği duygular, deneyim, etki, güven ve sıcaklık duygusu, ürünün kendinden bile daha fazla sürdürülebilir bir ticari ilişkinin temelini oluşturur.

Şirketlere yönelik pazarlama ve marka yönetiminin son derece kompleks bir  “değer zinciri” vardır.Sadece logo tasarımı ve kurumsal bir sloganla marka yaratılamaz. Pazarlama satış temsilcileri ya da satın alma yetkililerin diğer bir şirketle ilişkiye geçip, ürünleri tanıtması, pazarlığı yönlendirmesi, sipariş alması ve ürünleri teslim etmesinden ibaret değildir. Şirketler müşterileri diğer şirketler firmalar olduğu durumlarda da güçlü bir kurumsal marka imajı yaratmalı ve stratejik olarak da markaları aracılığıyla müşterileri olan diğer firmalarla “bağ kurmanın” yöntemleri üzerinde düşünmelidirler.

Kurumsal markanızın güçlü olması marka olarak sunduğunuz her ürün ve hizmetin de değerini yükseltir.  Güçlü bir kurumsal markanız varsa, hedef kitleniz diğer firmalar olduğu durumlarda da,  iş yaptığınız insanların zihinlerine kendinizi tamamlayan, kesin belirgin bir imaj yaratır ve rakiplerinizle –fiyatınızdan çok daha fazla- bu marka imajınızla fark yaratırsınız.

O zaman B2B pazarlama ve marka yönetimi söz konusu olduğunda ilk soru “Bizim şirketimiz müşterimiz olan firmalar nezdinde nasıl bir imaja sahip? Diğer firmalar/şirketler bizim şirketimizi (markamızi) nasıl tanımlarlar? Bu imajın/tanımlamanın “kaynağı/sebebi/gerekçesi nedir?” olmalıdır.
…………………………………………………………………………………………………………
(Lütfen bu sorunun cevabını kendi firmanız için sizi en iyi tarif ettiğini düşündüğünüz birkaç sıfat kullanarak bu boşluğa yazınız. Her sıfatın karşısına da firmanızın hangi özelliği bu tanımlamayı/imajı yaratıyor onu kısaca not alın.)

Müşterilerinizi olan diğer şirketlerin zihninde bırakacağınız imajı oluşturan unsurların en başında hiç şüphesiz onlarla kurduğunuz “kişisel ilişkiler” gelir. B2B pazarlarda kişisel ilişkiler hayati önem taşır.  Bunun en temel sebebi de hiç şüphesiz, tüketiciye yönelik (B2C) ürünün satın alınması düşük seviyede bir uzmanlık gerektirirken, endüstriyel bir ürünün satın alınması da satılması da genellikle kalifiye bir uzmanlık içerir. Bu ürünler genellikle daha büyük sistemlere entegre edilerek kullanılan ürünler olabileceği için kimi spesifik zorunlulukları vardır; ayrıca, modifikasyon da gerektirebilir. Diğer yandan, da B2B müşterileri olan şirketler ürünün bulunduğu alanla ilgili zaten bilgilidirler ve ikna olmaları, etkilenmeleri daha spesifik bir  ustalık ve uzmanlık gerektirebilir.

B2B şirketleri  satışlarda gerçekten fark yaratan sınırlı sayıda müşteriyle ayakta kalırlar. Bu işletmeler  sınırlı  sayıda müşterinin domine ettiği işletmelerdir. Bu sebeple de  database yönetimi B2B pazarlamanın hayati bir kısmını oluşturur. İyi bir database yönetimihiç şüphesiz etkin kişisel ilişki kurmayı kolaylaştırır.
O zaman ikinci soru da “sizin şirketinizin satış ve satın alma ekipleri nasıl bir etki bırakıyorlar” olmalı.  
…………………………………………………………………………………………………………
(Lütfen bu sorunun cevabını kendi firmanız için bu boşluğa yazınız. Her sıfatın karşısına da ekibinizin hangi özelliği bu etkiyi yaratıyor onu kısaca not alın.)

B2B marka yönetimi aslında bir itibar yönetimi  işidir. İtibar kazanması çok zor, koruması daha da zor, ama kaybetmesi çok kolay olan yegane şeydir.  İtibar yönetimi bambaşka bir alan ve yaz<ı konusu ancak şu kadarıyla not almakta fayda var: Şirketinizin itibarı çalışanları, uzmanları şirketinize katılmak ve çalışmak için;  müşterilerinizi şirketinizle işbirliği kurmak için; yatırımcıları sizlere kredi sağlamak için ikna etmeli ve cesaretlendirilmelidir. Öyle bir itibarınız olmalı ki sadece şirketler değil genel manada toplum şirketinizin yaptığı katkılardan dolayı canı gönülden sizinle işbirliği yapmak istesin.

O zaman üçüncü  soru da “sizin şirketinizin itibarı nedir ve bu itibarın kaynakları nelerdir” olmalı.  
…………………………………………………………………………………………………………
(Lütfen bu sorunun cevabını kendi firmanız için bu boşluğa yazınız. Her sıfatın karşısına da şirketiniz ne yaptığı ya da yapmadığı için bu itibarı kazanıyor onu da kısaca not alın.)

B2B pazarlama ve marka yönetimi devasa bir konu ancak çok temel olarak, bu açıdam şirketinizi değerlendirmek isterseniz şirketinizin imajı, çalışanlarınızın yarattığı etki ve toplamda şirketinizin telkin ettiği itibar konusunda düşünebilirsiniz. Elbette şirketinizle ilgili vereceğiniz her cevabın somut dayanakları da olmalı. Yani şirketiniz diğer firmalarla ilişkisinde bıraktığı etki, izlenim, imaj ve itibarı nasıl , nelerden hareketle kazandığını (neleri yapmadığı için bu noktada olduğuyla birlikte) bilmelisiniz.


B2B marka ve pazarlama yönetimi bu anlamda son derece stratejik, iyi planlanması ve uygulamalarda dikkatle, özenle üzerinde durulması gereken adımlar, yöntemler, kararlar içerir. Bu iş amblem, logo, kurumsal kimlik hatta satış yapmanın kendisinden bile  daha fazla konuyu kapsar ve; asla tesadüflere bırakılmamalıdır.

18 Temmuz 2013 Perşembe

Mehtap Taştemel'in önerisi ve blog tartışma gündemimiz

Değerli Katılımcılarımız


Mehtap Taştemel'in önerisi  "B2B Dinamikleri hakkında bir makale" yazılması üzerine. (Yorumlar bölümünde bu öneriyi görebilirsiniz.) Şu ana kadar başka bir öneri gelmediği için ben pazartesiden itibaren bu öneriyle blog üzerinde online tartışmaları başlatmak niyetindeyim.

Ondan sonra ise

Aile Şirketleri
Fark yaratmak 
İnovasyon kültürü

üzerine kendi önerim olan tartışmalarla devam edeceğim.

Bu hafta sonuna kadar bu alanlarda aklınıza takılan konular, sorular, hatta yeni fikirler, görüşler varsa lütfen bu notun altına yorumlar bölümüne görüşlerinizi bildirin.

Tüm gayretim sizlerin arasında canlı, dinamik, hergünkü işlerinizde yol açıcı , sizlerin zaten üzerinde kafa yorduğunuz alanları bu vesileyle bir ekz daha gündemlerinize getirmek ve ortak akıl üretmek.

Haftaya görüşmek üzere
Sevgilerimle

İpek 



11 Temmuz 2013 Perşembe

Blogumuza Hoşgeldiniz ve 3 makale için konu tespiti




Değerli Katılımcılarımız,

Öncelikle eğitim sonrası diyalogumuzu devam ettirebilmek için oluşturduğumuz blogumuza hoşgeldiniz .
Bugüne kadar sizlere yolladığım yazışmaları bloga yerleştirdim. Bu yazışmalara sizlerden gelen cevapları da yine blogda göreceksiniz.

Bu blog ortak akıl, deneyim ve paylaşım üretebilmemiz için kuruldu. Bundan sonra blog aracılığıyla sizlerin yorumlarınızı-sorularınızı aktarmanız, sadece benimle değil asıl birbirinizle de konuşmanız eminim daha kolay olacak. (Herkes bu diyalogu daha yüz-yüze kılmak için  blog profilini düzenlerken bir fotografını da paylaşırsa ayrıca çok iyi olur. Böylelikle daha gerçeğe yakın bir diyalog da kurmuş oluruz.)

Daha önceki yazışmalarda da sizlerle paylaşmıştım: Pazarlama ve Marka Odaklı Yönetim seminerinin devamında yapacağınız tartışmaları, dağılmayalım diye, ben belirli temalara oturtmayı yararlı buluyorum. Şu an sizlerden de gelen önerilerle somutlaşmış 3 konu var 

1-Aile şirketleri üzerine düşünmek
2-İnovasyon kültürü yaratmak
3. Fark yaratmak

Bu 3 konu sizce uygun mudur? Sizlerin şu konuları da tartışalım diyeceğiniz öneriler neler? 

Bu yazışmanın altına yorumlar bölümüne 1 cümleyle de olsa düşüncenizi paylaşırsanız bundan sonraki tüm çabalar daha sizin beklentilerinize yaklaşmış olur. 

Herkese en iyi dileklerimle 

İpek 







Seminer Sonrası Yazışmalar- Online Diyalog-Aysun Yenıce mesajı üzerine önerilen kaynaklar

28 Haziran 2013 11:01 tarihinde <aysuns@kcalik.com> yazdı:
Ipek hn,
Sızınle dunku egıtımde tanısmıstık. Egıtım sonunda sorma fırsatım olmadı ama sıze 1 sorum olacak. Yardımcı olabılırsenız cok sevınırım;
* ev tekstılı konusunda tuketıcı egılımlerını arastırabılecegımız kaynaklar var mıdır?
Tesekkurler,
Aysun Yenıce
Bu e-posta, Turkcell BlackBerry ile gönderilmiştir.

Sevgili Aysun Haım, 
Nasılsınız?:-)

Öncelikle  ilginiz ve sorunuz için teşekkürler.

Bu sorunun en doğru karşılığı elbette bir araştırma şirketine hangi alanlarda bilgiye ihtiyacınız olduğunu belirtip size, sektöre, kategoriye özel araştırma siparişi vermek. olur. 
Etraflıca araştırma yapmak belki bir şirket için maliyetli olabilir ancak belki UTİB / İTKİB bu konuda motive edilir ve onlar tüm şirketlerin yararlanacakları bir araştırmayı yaptırabilirler. 
Bu konuda bir desteğe ihtiyacınız olursa lütfen bana tekrar sormaya çekinmeyin.

2. bir yol ise her ne kadar bir araştırma yaptırmak kadar direkt ve kesin bir bilgi sağlamasa da internette yer alan kaynaklara başvurmak.
Bir kere arama motorları bu konuda bir dolu kaynağı hemen önünüze çıkarıyor. Örneğin benim yaptığım basit bir aratırmada çıkan kaynaklar şöyle


Yabancı kaynaklar da var

iyi bir araştırmayla çok fazla kaynak bulmak mümkün.

Ben ayrıca sadece ev tekstili değil genelde tüketici terndlerini anlamayı da sizin kategoriniz için yararlı bulurum. Bunun için "Ev" etrafındaki trendler gibi daha temel tüketici terndlerini de araştırabilirsiniz. 
Örneğin artık Türkçesi de yayınlanan bir trendwatching sitesi var ki ben her kategori için burada tespit erdilen  trendleri yorumlamayı çok yararlı buluyorum.


İngilizce özet bazı raporlar buralarda var. (detaylı arandığında daha çok rapor çıkıyor)


Bu trendlerin ev tekstili versiyonlarını da bulmak elbette olası, işte birkaç örnek:


Bu arada trendleri kendi alanınıza yorumlayabilmek için  trendlerle ilgili ayrıca eğitim alınması son derece yararlı olabilir. 

Umarım sorunuzu cevaplayabilmişimdir, lütfen yine birşey gerekirse çekinmeyin.
Sevgilerimle
İpek 



Seminer sonrası yazışmalar-Online diyalog- Burak Candır'ın yorumları üzerine hepimize notlar

Burak CANDIR (Marketing-1178)
8 Temmuz (3 gün önce)
Kime: banaElif



İpek hanım,
Öncelikle verdiğiniz seminer için biz teşekkür ederiz. Tanıştığıma çok memnun oldum.
Geçte olsa kısaca ilk soruyu şöyle cevaplayabiliriz. Ülkemize göre değerlendirecek olursak,esnekliğe ve inovasyona en büyük engeli ben aile şirketleri olarak görüyorum. Sonrasında şirketin zayıf vizyonu ve hedefleri, alışılagelmiş üretici zihniyeti bunların başlıca sebepleri. Şirket bünyesinde çalışanların fikirlerinin kısıtlanması, grup çalışmasının olmayışı, şirket içi katı politikaları da ekleyebiliriz. Genç, eğitimli ve dinamik personel şirketlerin faydasına olacaktır. Şirketin büyük oluşu, inovasyonu değil ama esnekliği etkiler diye düşünüyorum..
Eksik ve yanlışları uyarırsanız çok sevinirim. Bu arada mail listesine toplu olarak göndermedim ama sizin için nasıl uygunsa öyle devam edebiliriz.
Zamanınızı ayırdığınız için şimdiden teşekkür ederim..  Burak ÇANDIR Sales & Marketing                                     
BERTEKS TEKSTIL SAN. VE TIC. A.S. DOSAB Karanfil Sk. No:5 
P.K.32 16245 Bursa/TURKEY Tel+90 224 - 280 27 00 (pbx) Fax:+90 224 - 261 02 14
burak.candir@berteks.com
www.berteks.com


Sevgili Burak Candır ve değerli katılımcılar

Öncelikle katkınız için çok teşekkür ederim.

Size katılıyorum "aile şirketleri" ile süregelen geleneksel tavrın hiç sorgulanmadan bugüne-hatta geleceğe taşınması" ve sizin de dediğiniz gibi "şirketin zayıf vizyonu ve hedefleri, alışılagelmiş üretici zihniyeti, şirket bünyesinde çalışanların fikirlerinin kısıtlanması, grup çalışmasının olmayışı, şirket içi katı politikalar..vb " her şirketin en azından varolan potansiyelini kullanması önünde önemli bir engel.

Ancak ben bu iki noktaya katılmakla birlikte tüm bu "sorunların" birer semptom olduğunu ama temel nedenin bu olmadığını düşünüyorum.  Bence şirketlerin yaşadığı, sizin değindiğiniz ve diğer bir çok sorunda temel neden "yönetim kültürüyle" ilgili olduğunu düşünüyorum. Birçok gelişmekte olan ülkede bu böyle ama bizim ülkemizde geleneksel bağlarla belki biraz daha yoğun hissediliyor-biz yönetimi "yöneticinin kim olduğuna" gereğinden çok bağlıyoruz. Elbette yöneticinin karakteri-karizması önemlidir ama bir o kadar da şirketin içinde hakim olan "yönetim kültürü" önemlidir. Hiçbir yönetici "süpermen" değildir ve eğer bir şirkette "inovasyon kültürü" yaratılması için bilinçli adımlar atılmazsa, yönetici süpermen olsa da şirket gerçek potansiyelini yaşayamaz. O sebeple şirketler "nasıl bir yer olmak" istiyorlarsa bunu yönetimlerine bir kültür olarak aksettirmeliler ve attıkları adımlarıda onları "hedeflerine" götürecek doğrultuda atmalılar. 

Aile şirketleri için de düşüncem şu: Dünyanın her yerinde ekonominin motoru aslında KOBİ'ler ve aile şirketleridir. Bu sebeple "aile şirketlerini", "kurumsal değil" diye, basitce söylemek gerekirse, "hafife almak"   çok doğru bir yaklaşım değil. Ama şu da bir gerçek ki aile şirketleri , belki bizim kültürümüzden de gelen, ailenin bir tür tabu olması durumuyla da,  hakkıyla yönetilemeyebiliyor. Genelde ailenin babası ya da  en büyük erkek çocuğu tarafından yönetilen aile şirketlerinin performansı, profesyonel yöneticiler tarafından yönetilen benzer büyüklükteki şirketlerin performansının çok altında kalıyor . Bence bu anlamda "aile şirketlerinin nasıl daha iyi yönetilebileceği/nerelerde hali hazırda eksiklikler olduğu" da son derece tartışılmaya müsayit ve önemli bir konu.  Bu sebeple bu iki noktaya dikkat çektiğiniz için ayrıca teşekkür ederim.

Ben bu seminerimizin devamında 3 ayrı konuda sizlerle mini makaleler paylaşacağım. Bundan önce yazdığım mailde de bazı noktalara dikkat çekerken aslından sizlerden gelecek yorumları, soruları almak ve bu yazıları öyle oluşturmak istedim.
Şimdi sizden gelen maili ve benim bu yorumlarımı herkesle paylaşırken şu öneriyi yapıyorum. bu 3 makalenin 2si eğer herkes de yararlı bulacaksa
1-Aile şirketleri
2-İnovasyon kültürü yaratmak
olsun
3. konu ise benim önerim "fark yaratma" üzerine olsun.

AMA yine de herkesin fikrini almak, sorukarını duymak isterim. Bu 3 konu tamam mıdır? Sizlerin görüşleriniz, kafanızdaki sorular neler? Herkes Burak bey gibi görüşlerini paylaşırsa çok yararlı olur.
Sizlerden bu hafta cumaya kadar yeni bir soru ve  bir geri dönüş almadığım takdirde haftaya bu 3 konu üzerine hazırlıklarımı sizlerle direkt olarak paylaşıyor olacağım.

Herkese iyi haftalar

İpek  Özel

Seminer sonrası yazışmalar-Online diyalog için ilk notlar

Değerli Katılımcılarımız,

Öncelikle herkese ayrı ayrı eğitime katılımınız ve bana gösterdiğiniz yakın alaka için içtenlikle teşekkür ederim. Son derece uzun, hiç durmadan sunuşla geçen bir gün olmasına rağmen gösterdiğiniz sıcak ilgi, hiç dağılmayan dikkatleriniz, eğitim boyunca katkılarınız sayesinde ne kadar keyif aldığımı anlatamam.

Eğitim sunum slaytları ve çekilen video kaydı sizlere Alper bey aracılığıyla  ulaştırılacak. Lütfen notları fırsat bulduğunuzda bir kere daha inceleyin ve aklınıza takılan birşey olursa lütfen sormaya çekinmeyin.

Bu maili sizlere teşekkür etmek kadar bir taraftan da bundan böyle bir ay boyunca sürecek olan online eğitimimizi de bir an önce başlatmak için yolluyorum. Sizlerele seminer günü de paylaştığım gibi, seminer notları ve anlatılan herşeyi 1-içselleştirmeniz 2- işlerinize aktarabilmeniz adına bir aya yayılacak bir online eğitim de planaldık. Bu çerçevede ben sizlerele 3 ayrı konuda 3 tane makale paylaşacağım. Bu makaleler seçtiğiniz alanın püf noktalarını aktarmak kadar sizlerin tartışacağı, fikirlerinizle katkıda bulunacağı bir platform hazırlamayı da amaçlyacak. 

Ben eğitim notlarımızı tekrar gözden geçirdiğimde bu online platformda derinleşmesinde fayda gördüğüm konuları şu şekilde önerebilirim. 

1- "Marka ve pazarlama odaklı yönetim geleceğe köksalan organizasyonlar, şirketler, markalar yaratmak için 3 temel kavrama yatırım yapmalı: 1-esneklik, 2. inovasyon 3. deneyim ekonomisi . Bu çerçevede ilk olarak şirketlerin/işletmelerin önünde esnekliğe ve inovatif olamya engel teşkil eden unsurlar neler olabilir ?" konusu üzerinde tartışabilir. 

2-Müşteri odaklı organizasyonlar nasıl müşterilerini odağa koyuyorlar, bunun araçları, yönetmelri var mı? konusundan hareketle nasıl daha fazla "müşteri odaklı" olunur konusu tartışılabilir. 

3-Pazarlama fark temelli bir işmodeli kurma anlayışıdır. Bu çertçevede farklılaşmanın yolları neler olabilir? 

Benim ilk tepta aklıma gelen başlıklar bunlar. Eğer onayınız olursa hemen ilk başlıktan bu hafta tartışmaya, derinleşmeye başlayabiliriz.

Ancak önemli olan sizin kafanızdaki boşluklara göre bu online eğitimi şekillendirmek. Bu sebeple her biriniz katkı yapar, bu konudak,i fikrinin ve konu önerilerinin söylerseniz çok sevinirim. Sizceonline eğitimde tartışmaya açılacak konular bneler olmalı?

En kısa sürede yeniden birlikte olmak dileğiyle, lütfen herşeyi yazmaya, sormaya çekinmeyin. 

Sevgilerimle
İpek Özel