1 Ağustos 2013 Perşembe

Aile şirketleri pazarlama ve marka odaklı yönetilebilir mi?



Aile şirketleri bütün ülke ekonomilerinin bel kemiğini oluşturur. Bütün ülkelerdeki şirketlerin büyük çoğunluğu aile şirketleridir. Tekstil ve ev tekstili kategorisinde de bu durum benzerlik gösteriyor.

Açık konuşmak gerekirse yapılan pek çok araştırma ve her gün yaşanan deneyimler ailenin genelde “babası” ya da    “en büyük erkek çocuğu” tarafından-ki elbette kız çocuklarının yönettiği şirketler de var-  yönetilen aile şirketlerinin performansının, profesyonel yöneticiler tarafından yönetilen benzer büyüklükteki şirketlerin performansının çok altında kaldığını ortaya koyuyor.

Bu durumun pek çok sebebi olabilir.  Ailevi sorunlar, çekişmeler, hatta aile, anne-baba, çocuk olma psikolojisi ve aile üyelerinden beklenen geleneksel kültürel “tabular” .. yani işin kendisinden çok aile olmakla ilgili konular bu sorunların oluşmasını ve kemikleşmesini mutlaka etkiler.

İşin psikolojik tarafı bir yana pek çoğumuzun belki de hemfikir olacağı nokta şudur ki aile şirketleri-profesyonellerce yönetilen şirketlerin aksine- kuralların belli olduğu, bilgiye, yeteneğe ve deneyime değer veren yerler olmaktan daha fazla  
·         “patronun” belirlediği  “keyfi kuralların” hâkim olduğu,
·         daha çok ailenin çıkarına hizmet eden,
·         ailenin yakınlarına ve bireylerine bir iş verme kaygısıyla yönetilen,
·         yönetim ve strateji konusunda da profesyonel ve bilimsel yöntemlere başvurmaktan öte “kendi bildiğini” önemseyen/yapan yerler olma eğilimindeler. Bir aile şirketinin en zayıf noktası, aile ve şirket kavramlarının birbirine karıştırılmasıdır ve  bu tarz şirketlerde yetenek ve performansın yerini “kan bağı” ve “aileye yakınlık” alır. 

Kimi zaman bu çocuklar aile şirketinde çalışmayı istemediğinde bile meta zori gerçekleşir. Yetenek ve deneyimlerine bakılmaksızın, çocuklar ya da ailenin yakınları  işe alınıp hızla yükseltilir . Daha sonrasında ise performansları değerlendirilmeden, ömür boyu iş olanağı verilir. Hatta bazen şirket içinde yalnızca onlara özgü konumlar yaratılır, kurallar değiştirilir, uygulamalar yapılır. Bu da tabi ki şirkette çalışan aile dışından gelen kişilerin sadece moralini değil, performansını da olumsuz etkiler. Zaten bir süre sonra da işlerin yapılmasına mani olur hale gelir.

Eğer siz de bir aile şirketine sahipseniz ya da bir aile şirketinde çalışıyorsanız, kendi şirketinizi bu açıdan nasıl değerlendirirsiniz? 
…………………………………………………………………………………………………………
(lütfen görüşünüzü kısaca buraya yazın)

Peki Sizin şirketinizde en temel 3 sorun nedir?


…………………………………………………………………………………………………………
(lütfen görüşünüzü kısaca buraya yazın)

Böyle bir ortam ve kültürel iklimde marka ve pazarlama yönetimi dinamiklerinden bahsetmek, işi ve iş modelini olması gerektiği gibi müşteri ve pazarlama odaklı kurmak mümkün olabilir mi sizce?  Aile şirketlerinde şirket kültürünü, aileyi oluşturan bireylerin duygu ve düşünceleri ile kültürlerinin bir yansıması oluşturduğu sürece ister istemez şirketin vizyon ve misyonunun iş sahibi ailenin kültürünün gölgesinde kaldığı görülür.

Aile üyeleri ve kurucular ne kadar muhterem hatta iyi niyetli kişiler de olsa bir şirket marka kültürü etrafında yapılanmadığı sürece rekabet üstünlüğü sağlayamaz. Bu şekilde sadece diğer çalışanların performansı düşmekle kalmaz asıl ailenin emekleri ve tüm kaynaklar da heba olur.Genelde durum buna benzer/yakın olsa da bu bir kader midir sizce? Bunu değiştirmek ve aile büyüklerinin bin bir emek ve umutla kurduğu, ülke ekonomisinin motoru olan bu şirketleri daha yüksek performansa çıkarmak mümkün olamaz mı? Başka bir deyişle aile şirketlerinin pazarlama ve marka odaklı yöneltilebilmeleri mümkün olabilir mi sizce?

Meşhur yönetim gurusu Peter Drucker bunun pekâlâ mümkün olduğuna inananlardan ve aile şirketlerinin yönetimi için beş önemli kuraldan bahsediyor:

1.       Çalışan aile üyeleri en az aile dışı çalışanlar kadar bilgili, yetenekli, pozisyona uygun ve çalışkan olmalı.
2.       Aile şirketleri kilit görevlere ehil ve sorumluluk sahibi profesyonelleri atamalı. Aileden olmak bir terfi ve makam sebebi olmamalı. Daha da ötesi aile üyeleri mutlaka şirkette çalışmaya zorlanmamalı.
3.       Yönetimde kaç aile üyesinin olduğuna bakılmadan tepe pozisyonlardan birine aile dışı bir profesyonel getirilmeli. Aile üyeleri “aile bağlarıyla” değil liyakatlarıyla yönetimde rol almalı.
4.       Yönetimin gelecek nesillere nasıl devredileceği, aile ve şirket dışında yetkin bir kişinin  önderliğinde çözülmeli ve aile bu konuda mutlaka profesyonel destek almalı
5.       Şirket aileye değil, aile şirkete hizmet etmeli.

Aşağıdaki linkte uluslararası danışmanlık şirketlerinde Deloitte’un aile şirketlerinin yönetimi ile ilgili hoş bir raporu var. İşinize yarayabilir, yararlı bulacağınızı umarım:
Aslına bakarsanız ile şirket olmak pek çok "kurumsallaşmış" şirkete göre daha özgür ve enerjik bir yapıyı da beraberinde getirir. Bu şirketler  eğer iyi yönetilirlerse, fikirlerini rahatça uygulama esnekliğine sahiptirler. Çözüm ve sonuç odaklı olmaları, hızlı kararlar almaları, hele kriz dönemlerinde, büyük ve hantal işletmelere kıyasla daha esnek ve dayanıklı olabilirler. 

Bunun için de önemli olan şirket yönetimini bu zamanın ruhuna uygun hale getirmek; tüm çalışanların daha adil ve tutarlı bir ortamda kendilerini geliştirmek ve yaptıkları işi anlamlı hale getirmek istediğini unutmamak ve girişimciliği yücelten, enerjik, yenilikçi ve değişimi kucaklayan bir yapıya kavuşmaktır. 

Marka ve pazarlama odaklı bir anlayışla şirketi yeniden ele almak sadece iş ve çalışanlar açısından değil ailenin yatırdığı kaynakların, emek ve umutların boşa çıkmaması ve gelecek nesillerin mutluluğu için de önemlidir. Ancak böyle bir yaklaşım ailenin çıkarlarını ve işin sürdürülebilirliğinin bir garantisi olur. 

Peki siz kendi çalıştığınız şirketi bu açılardan dan geliştirmek için neler yapılmasını önerirsiniz?
…………………………………………………………………………………………………………
(lütfen görüşünüzü kısaca buraya yazın)

Herkeye en iyi dilek ve sevgilerimle

İpek Özel 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder